Geçen haftaki yazıma tepkiler, söz birliği etmişlercesine hemen hemen aynıydı: "İnanamadık yazdıklarınıza! Çanakkale Savaşı'nın bu gerçekleri yıllardır neden anlatılmamış?" Burada tarih yazarlarının bir zaafını tespit etmekte yarar var: Hamaset ve tarihî olayları hep önceden belirlenmiş bir kalıba dökerek anlatma gayretkeşliği yüzünden bu kalıba sığmayan olaylara gözlerini kapatıyorlar. Bilmemiz gerekir ki, tarihçiler bazı perdeleri açarken, başka olayların önüne kalın perdeler çekmekte mahirdirler. Çanakkale savaşları anlatılırken denizaltıların önüne çekilen perde de bunlardan birisi.
Perdeyi biraz daha aralamaya ne dersiniz?
Çanakkale'yi karadan ve denizden geçemeyen İtilaf Kuvvetleri denizaltılarına boğazı denizin altından geçmeleri emri verilmişti. Önce bir Avustralya denizaltısı Marmara'ya girmiş; ancak Sultanhisar Torpidobotumuz tarafından mürettebatı esir alındıktan sonra batırılmıştı. 25 Nisan 1915'te bu defa bir İngiliz denizaltısı Marmara'ya sızmış ve elini kolunu sallayarak dolaşmıştı. Bu denizaltının en büyük "başarısı", İstanbul'dan Seddülbahir cephesine 6 bin kişilik bir askeri birliği götüren eski bir yolcu gemisini batırması olmuştu. Gemiden tek bir kişi bile sağ kurtulamamıştı ki, bu, Çanakkale Savaşı'ndaki en ağır can kayıplarından biridir.
Bir başka İngiliz denizaltısı E-11, Binbaşı Nashmith komutasında Bakırköy açıklarına kadar gelmiş, orada Peleng-i Derya adlı gambotumuzu batırmış, Tekirdağ açıklarında bir Türk gemisine rastlamıştır. İşe bakın ki, "Chicago Daily News" muhabiri de gemidedir. Geminin batırılacağını öğrenen yolcular alelacele filikalara doluşup denize inmişler, gemi boşaldıktan sonra torpillenmiş ve "muazzam bir alev göklere yükselmiş"tir. Çünkü gemi, ağzına kadar cephane yüklüdür! Binbaşı Nashmith, Marmara'da terör estirmeye devam etmiştir. Birkaç gemi daha batırmış, hatta Yavuz zırhlımızı bile batırabileceğinden korkularak önüne yardımcı gemiler çekilmiş, İstanbul'da kırmızı alarma geçilmiştir.
Tam bu sırada bir Alman denizaltısının, Otto Hersing'in U-21'inin Çanakkale önlerinde üslenmiş bulunan İngiliz ve Fransız gemilerini atlatarak Marmara'ya girdiği haber alınmıştır. Haber Türk tarafını derin bir sevince boğarken, düşmanları endişe bulutlarının sardığını biliyoruz. İngiliz donanması bir kazaya uğramamak için Çanakkale'den çekilmişse de Hersing'den kaçış yoktur. Kabatepe açıklarında Triumph adlı savaş gemisini torpilleyerek batıran Hersing'in marifetleri bununla kalmamış, Seddülbahir'e dönen İngiliz donanmasından Majestik zırhlısı, Hersing'in yeni kurbanı olmuştur. Alman Binbaşı'nın darbesi, sabah 06.40'ta gelmiştir. Torpil o kadar derinden atılmıştır ki, İngiliz bahriyelileri neden sonra torpillendiklerinin farkına varmışlardır. Dev zırhlı, korkunç bir infilak sonucunda sadece 15 dakika içerisinde denize gömülmüştür.
Sonuçta Çanakkale Savaşı süresince Marmara'ya 13 Müttefik denizaltısı girmiş, Çanakkale Boğazı'nı yolgeçen hanına çeviren bu denizaltılar savunmamızı toplam 27 defa delmişlerdi. Bilançomuz gerçekten ağır olmuştur: 2 savaş gemisi, 1 muhrip, 5 hücumbot, 11 nakliye gemisi, 44 buharlı ve 148 yelkenli tekneyi Çanakkale savaşlarının uzantısı olan bu Marmara deniz savaşında kaybetmiştik.
Şimdi inanabildiniz mi Çanakkale'nin geçildiğine? O zaman gelecek sene Çanakkale'yi anarken Müstecib Onbaşı ile Otto Hersing'in adlarını hafızamızın bir kenarına iliştirelim, olmaz mı?
Turkuaz nasıl Müstecib Onbaşı oldu?
Takvimler 17 Ekim 1915'i gösterirken, Fransızların "Turquoise" adlı denizaltısı Çanakkale Boğazı'nı geçtikten sonra Marmara Denizi'ndeki tedhiş görevini tamamlayıp geri dönerken bir ara deniz yüzeyine çıkmıştı. Türk sahil bataryaları denizaltının periskopu görünür görünmez ateşe başlamış ve Turkuaz, Akbaş mevkiinde karaya oturmuştu. Kendini kurtarmak isterken su yüzüne çıkmak zorunda kalmış, tam bu esnada Bursa'nın Yenişehir kazasından Müstecib Onbaşı'nın açtığı ateş, Turkuaz'ın kulesine isabet etmiş ve dalış kabiliyetini yitiren denizaltı, Türk kuvvetlerine teslim olmuştur. Turkuaz'da ele geçirilen gizli vesikalardan düşman denizaltılarının Marmara'da buluşup Türk gemilerine saldıracakları öğrenilmiş, bunun üzerine yardımımıza gelmiş olan bir Alman denizaltısı, buluşma yerine giderek bir İngiliz denizaltısını batırmıştır. Esir alınan Turkuaz, Haliç'e çekilmiş, tamir gördükten sonra Enver Paşa'nın da hazır bulunduğu bir törenle donanmamıza katılmış ve adı, "Müstecib Onbaşı"ya çevrilmiştir. Ne yazık ki Müstecib Onbaşı bize de yar olmamış, İstanbul'un işgali sırasında Fransızlar Turquoise'larını alıp geri götürmüşler. Bize ondan sadece Müstecib Onbaşı'nın açtığı ateş sonucunda yaralanan "kule saçı" hatıra kalmıştır. Bu ilginç parça, Beşiktaş'taki Deniz Müzesi'nin bahçesinde, unutulmuş bir tarihten satırlar fısıldar gelen geçene.